Türklerin İslamiyet’i Kabulü: İnançla Başlayan Tarihî Dönüşüm — Zorla Değil, Gönülden

Kültür - Temmuz 2, 2025 5:01 am

Türklerin İslamiyet’i Kabulü: İnançla Başlayan Tarihî Dönüşüm — Zorla Değil, Gönülden

Bazı çevreler tarafından son zamanlarda dillendirilen “Türklere İslamiyet zorla kabul ettirildi” iddiası, tarihî hakikatlerle bağdaşmamaktadır. Aksine, Türklerin İslamiyet’i benimsemesi, zorla değil, iman ederek ve gönülden gerçekleşmiştir. Bu kabul, hem bireysel arayışların hem de gönüllü etkileşimlerin neticesinde oluşmuş, nihayetinde büyük bir medeniyetin temelini atmıştır.

📜 İlk Temas: Talas Savaşı ve Sonrası

Türklerin İslamiyet ile ilk teması, 751 yılında yapılan Talas Savaşı sırasında yaşanmıştır. Bu savaşta, Abbâsîler ile Çinliler arasında yapılan mücadelede, Karluk Türkleri Abbâsîlerin yanında yer almış ve zafer kazanılmıştır. Bu ittifak, Türklerle Müslümanlar arasında güven ve yakınlık oluşturmuş, İslam’ın ilk ışığı Orta Asya’ya ulaşmıştır.

850’li Yıllarda Başlayan Gönüllü Geçişler

Talas Savaşı’ndan sonraki yaklaşık bir asırlık süreçte, 850’li yıllarda, Karahanlılar başta olmak üzere birçok Türk boyu İslamiyet’le tanışmış ve bireysel olarak Müslüman olmaya başlamıştır. Bu dönemde İslam, tüccarlar, dervişler ve alimler aracılığıyla Türk yurtlarında tanıtılmış, zorlayıcı hiçbir baskı olmadan, gönüllü şekilde kabul görmüştür.

Satuk Buğra Han ve Resmî Geçiş (932)

İslamiyet’in Türkler arasında kitlesel bir harekete dönüşmesi, Karahanlı Prensi Satuk Buğra Han’ın Müslüman olmasıyla ivme kazanmıştır. Prens Satuk, bir Müslüman dervişin nasihatiyle İslam’ı kabul etmiş ve “Abdülkerim” ismini almıştır. Yaklaşık 932 yılında tahta çıktığında, Karahanlı Devleti İslamiyet’i resmî devlet dini olarak ilan etmiştir. Bu tarih, Türklerin İslam medeniyetiyle resmî ve derin bağ kurdukları dönemin başlangıcıdır.

Zorla Değil, Aşkla Kabul Edilen Bir Din

Tarihî belgeler ve kaynaklar göstermektedir ki, Türkler İslamiyet’i savaşla, kılıçla değil; ahlakla, ilimle ve hikmetle tanımış ve kendi iradeleriyle kabul etmişlerdir. Bu kabulde sufi geleneğin, gönül erlerinin ve gönüllü tebliğin büyük rolü olmuştur. İslam, Türk’ün ruhuna uygun düşmüş, devlet ve toplum yapısını güçlendirmiştir.

Kaynak : Orhan Osmanoğlu 

BENZER HABERLER