Hatay’ın Anavatana Katılım Süreci: Tarihsel Bir Zafer
Hatay’ın Türkiye’ye katılımı, Türk dış politikasının en önemli başarılarından biri olarak tarihe geçmiş, diplomatik ve hukuki çabaların sonucunda gerçekleşen barışçıl bir ilhak sürecidir. Bu makale, Hatay’ın anavatana katılım sürecini tarihsel arka planı, önemli olayları ve bu sürecin mimarı Mustafa Kemal Atatürk’ün kararlı duruşu çerçevesinde ele alacaktır. Ayrıca, döneme ait görsellerle bu tarihi yolculuğu zenginleştireceğiz.
Hatay’ın Tarihsel Arka Planı
Hatay, tarihin en eski yerleşim bölgelerinden biri olup, Akad, Hitit, Pers, Roma ve Osmanlı gibi pek çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Osmanlı Devleti döneminde Halep Eyaleti’ne bağlı bir sancak olan İskenderun (Alexandretta), 1516’da Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi’nden sonra Osmanlı topraklarına katılmıştı. Ancak Birinci Dünya Savaşı’nın ardından, 30 Ekim 1918 tarihli Mondros Ateşkes Antlaşması ile bölge önce İngilizler, ardından Fransızlar tarafından işgal edildi. 1921’de imzalanan Ankara Antlaşması, Hatay’ı (İskenderun Sancağı’nı) Suriye sınırları içinde bıraksa da, Türk nüfusun yoğun olduğu bu bölgede Türkçe resmi dil olarak kabul edildi ve Türk kültürüne özel haklar tanındı.
Hatay Sorununun Ortaya Çıkışı
Hatay sorunu, 1936 yılında Fransa’nın Suriye’ye bağımsızlık verme kararının ardından yeniden gündeme geldi. Misak-ı Millî sınırları içinde yer almasına rağmen, savaş sonrası şartlar nedeniyle Türkiye sınırları dışında kalan Hatay, Türk dış politikasının en önemli meselelerinden biri haline geldi. Mustafa Kemal Atatürk, 1 Kasım 1936’da TBMM’nin açılış konuşmasında, Hatay’ın Türk yurdu olduğunu vurgulayarak, “Bu, milletimizi gece gündüz meşgul eden başlıca büyük bir meseledir. Bunun üzerinde ciddiyet ve kesinlikle durmaya mecburuz,” dedi. Ayrıca Fransız Büyükelçisi’ne, “Hatay benim şahsi davamdır. Şakaya gelmeyeceğini bilmelisiniz,” diyerek kararlılığını ortaya koydu.
Fransa’nın Suriye’ye bağımsızlık tanıma girişimi, Türkiye’nin Hatay için aynı hakkın tanınması talebini güçlendirdi. Türkiye, 9 Ekim 1936’da Fransa’ya bir nota vererek İskenderun Sancağı’nın bağımsızlığını istedi. Bu talep, Milletler Cemiyeti’nde görüşüldü ve 27 Ocak 1937’de Hatay’ın “ayrı bir varlık” olarak tanınması kararı alındı. Bu karar, Hatay’ın bağımsız bir devlet olarak kurulmasının ve anavatana katılım sürecinin ilk adımı oldu.
Hatay Devleti’nin Kuruluşu
2 Eylül 1938’de, İskenderun Sancağı’nda yapılan seçimlerin ardından Hatay Devleti resmen kuruldu. 40 üyeli Hatay Millet Meclisi’nde 22 Türk üye yer aldı. Tayfur Sökmen devlet başkanı, Abdurrahman Melek başbakan, Abdülgani Türkmen ise meclis başkanı seçildi. Devletin resmi dili Türkçe, ikinci dili Fransızca oldu; ancak Arapça eğitim veren okullar da faaliyetlerine devam etti. Hatay Devleti’nin bayrağı, Atatürk’ün önerdiği, Türk bayrağına benzeyen ve yıldızının içi kırmızı olan bir tasarımdı. Türk lirası resmi para birimi olarak kabul edildi ve Hatay, yaklaşık bir yıl boyunca bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdürdü.
Anavatana Katılım Süreci
Hatay’ın Türkiye’ye katılımı, iki aşamalı bir stratejiyle gerçekleşti: Önce bağımsızlığın kazanılması, ardından anavatana ilhak. 1938’de Avrupa’da yaklaşan İkinci Dünya Savaşı, Almanya ve İtalya’nın yayılmacı politikaları karşısında Fransa’yı Türkiye ile yakınlaşmaya itti. Fransa, Hatay’ı Türkiye’ye bırakarak bölgede güçlü bir müttefik kazanmayı hedefledi. 23 Haziran 1939’da Ankara’da, “Türkiye ile Suriye Arasında Toprak Sorunlarının Kesinlikle Çözümüne İlişkin Antlaşma” imzalandı. Bu anlaşmayla Fransa, Hatay’ın Türkiye’ye katılmasını kabul etti.
29 Haziran 1939’da Hatay Millet Meclisi, oybirliğiyle Türkiye’ye katılma kararı aldı. Bu tarihi toplantıda, Meclis Başkanı Abdülgani Türkmen’in önergesiyle Hatay Devleti’nin varlığına son verilerek anavatana katılım resmileşti. 7 Temmuz 1939’da TBMM, “Hatay Vilayeti Kurulmasına Dair Kanun”u kabul ederek Hatay’ı Türkiye’nin 63. ili yaptı. 23 Temmuz 1939 sabahı, Antakya’daki kışlada Fransız bayrağı indirilerek yerine Türk bayrağı çekildi. Bu tören, coşkulu kalabalıkların katılımıyla bir bayram havasında gerçekleşti.
Atatürk’ün Rolü ve Diplomatik Zafer
Hatay’ın anavatana katılımı, Atatürk’ün barışçıl dış politika anlayışının bir zaferiydi. Atatürk, hukuka saygılı bir şekilde, uluslararası konjonktürü ustalıkla değerlendirerek ve diplomatik yolları kullanarak Hatay’ı Türkiye’ye kazandırdı. Askeri güç kullanma tehdidini bir baskı unsuru olarak tutsa da, süreci savaşsız çözmeyi başardı. Ne yazık ki, Atatürk, Hatay’ın bağımsızlığını görse de Türkiye’ye katılımını göremeden 10 Kasım 1938’de vefat etti. Ancak onun “Hatay benim şahsi meselemdir” sözü, bu davanın ne kadar önemli olduğunu ortaya koyar.
Suriye’nin Tepkisi ve Günümüz
Hatay’ın Türkiye’ye katılımı, Suriye tarafından protesto edildi. Suriye Meclis Başkanı, Fransa’ya ve Milletler Cemiyeti’ne telgraf göndererek kararı tanımadığını bildirdi. Suriye, 1980’lerde ders kitaplarında Hatay’ı kendi toprağı olarak göstermeye devam etti. Ancak 2000’li yıllarda Türkiye-Suriye ilişkilerinin yumuşamasıyla bu mesele büyük ölçüde gündemden düştü.
Sonuç
Hatay’ın anavatana katılımı, Türk diplomasisinin ve Atatürk’ün vizyoner liderliğinin bir zaferidir. 23 Temmuz 1939, sadece bir ilin Türkiye’ye katılması değil, aynı zamanda bir milletin iradesinin ve kararlılığının dünyaya ilanıdır. Hatay, bugün Türkiye’nin en önemli kültür ve medeniyet merkezlerinden biri olarak, farklı din ve kültürlerin bir arada yaşadığı bir mozaik olmaya devam etmektedir.
Makaleyi hazırlayan sunan : Abdullah Çalışkan